-->

İnanıyorum, öyleyse varım !!!


Asla vazgeçme

İnsan olarak yapımız gereği ,hemen her istediğimiz o anda olsun isteriz.Ama tabi hayat sadece bizim etrafımızda dönmüyor.Dünyada yaşanan bizden başka bir hayatta var,yaşayan bizden başka insanlarda var ve yaşamımızı etkileyen,yönlendiren başka etkenlerde var.Dolayısıyla bazı  isteklerimizin gerçekleşmesi biraz zaman alabilir.Bu hayatın içinde olan bir durum ve bunu kabul etmeliyiz.Buna parelel olarak sabır karakterimizi geliştirmemiz gerekir ki inandığımız şeylerin peşinde koşarken ümitsizliğe düşmeyelim.Ulaşmak istediğimiz hedefin yolundan geri dönmeyelim.Belki çok yaklaşıp,sonuna kadar gelmişizdir.Belki son bir adım kalmıştır.Dış referans psikolojisi,dış etkenler bizi yolumuzdan döndürmemeli.Bu kendimize olan özgüvenimizide taze tutmamızıda sağlar.

Bir yakınım yakın zamanda şu hikayeyi anlattı;

"Lisedeyken ,yılın başlarında arkadaşlarıma uyup epey devamsızlık yapmıştım ve hakkımı doldurmuştum.Tepe taklak 1. sınıfı geçtim ve 2.sınıftada daha ilk dönem gelmeden devamsızlık hakkımı doldurmuştum.Bu sebeple beni yıl sonunda okuldan kovacaklardı.Bunu önceden biliyordum.Ailem ile konuşup,okulu bırakmayı ve çalışmak istediğimi söyledim.Karşı çıktılar.Epey mücadele verdim ve beni yine anlamadılar.Yaşım 16 idi ve bir çılgınlık yapmanın arefesindeydim sanki.Yatağın altında,kış için biriken,ailenin kömür parası vardı.Onu alıp evden kaçtım.8 ay ortalıkta görünmedim.Yazın İstanbul'da,kış mevsiminde Antalya'da çalışıyordum.Bu dönemlerde çok sıkıntılar çektim,uyurken üstüme yağmur bile yağdı ama,bana güvenmeyen aileme bir ders vermeliydim,eve dönemezdim,hayatımı kazanmalıydım.Hemen hemen her işi yaptım.Ama yılmadım.İnandığım hedef uğruna her çileyi çektim.Sonuç olarak şuan hatırı sayılır bir gelirim var.Tekstil sektöründe hizmet veriyorum.Kendi dükkanım,evlerim,arabam,çevrem,eşim ve 2 çocuğum var.Hayata belli bir seviyeden bakıyorum."


Futboldaki; "maç 90 dakika,maç henüz bitmedi" terimleride sanırım buna dayandırılabilir.Bir çok son dakika golleri hatırlıyorum.Kilo vermek isteyen insanlar,neden diyete pazartesi başlayıp,cuma bitirirler anlamıyorum.İnsanlar herşey söyleyebilirer,yapamayacağınızı belirtirler,ama siz hedefinize ulaştığınızda,onlar utanıp sizi alkışlayacaklardır.Bunun için güçlü olmalısınız.

Allaha dayan, sa'ye sarıl (çalış) , hikmete ra'm ol (verilene razı ol) , yol varsa budur,bilmiyorum başka çıkar yol !!!                                                                                                        M.Akif ERSOY







Heybeli ada

                 Havaların güzel olması hasebiyle haftasonumuzu evimizde geçirmek istemiyoruz.Yaz resmi olarak gelmese bile ben sizin için Heybeli ada'nın açılışını yaptım.Adalar güneşi gördüğü zaman bir başka tatlı oluyor.Daha adaya ayak bastığınızda sizi karşılayan muazzam bir ruh hali var.Hemen oturup denize karşı, o muhteşem deniz replikleri arasında insanın çay içesi geliyor.Tabiiki adalar sadece bundan ibaret değil.Hemen adaya girişte sizi sahil insanının sıcaklığı karşılıyor.Akrobatik show gösterisi yapan genç kızın profesyonelliği,insanın ağzını açık bırakıyor ve eğlendiriyor.Yanından geçen her insanda bir iz bırakıyor.Tabi buraya gelipte bisiklete binmeden olurmu.Çünkü 16 m2'lik adayı tek gidişte yürüyerek gezip bitirmek mümkün değil.Hemen adanın girişinden bisiklet kiralayabilirsiniz.Adaya giderken bisiklet giymeye uygun giysiler almayıda unutmayın derim.Adaya haftasonları yüklü miktarda insan akımı oluyor.Adadaki her tarafta da doluluk oranını göz önünde bulundurmanız gerekiyor.
Bazen rastlıyorum.İnsanlara ikamet ettikleri yerlerden uzaklaşmak yıkım gibi geliyor.Halbuki bilmiyorlar yakın çevrelerinde böyle güzelliklerin olduğunu.Bu yazıyı birazda bu insanlar için yazdım.Çekinmeyin,korkmayın,kimse sizi yemez orada.Herkez kendi derdinde.Eğlenmesine bakıyor.Hafta içi yaşadığı iş stresinden uzaklaşmak istiyor.Ulaşım için ise endişe edilecek bir durum söz konusu değil.Kartal'dan deniz otobüsleri 15 dakikada bir hareket ediyor.Üstelik çok ucuz.İnsana sadece o yarım saatlik deniz yolculuğu bile yetiyor.Sizin için 2012 saat tarifesini yayınlıyorum.

Adaya günübirlik gidilebileceği gibi,tek gecelik veya daha fazla da konaklanabilir.Kim bilir belki bir gün eşinize sürpriz bir yıldönümü hediyesi verebilirsiniz.Eğer araştırırsanız uygun fiyata pansiyonlar ,oteller var.Namazımı kılamam diye düşünenler üzülmesinler.Heybetli bir camisi var heybeli adanın.Günübirlik gelecekler piknik yapmak isteyebilirler.Geniş alana yayılmış ormanlık alanları piknikçiler için biçilmiş kaftan.Gelirken piknik malzemelerinizi,mangalınızı almayı unutmayın.Halki palace otel in yanından doğru uzanan yol sizi piknik alanına götürecektir.Henüz sezon açılmadı ama,yaz yaklaşıyor.Adanın masmavi kıyılarında denize girmekte ayrı bir zevk.


Zaten aşklar hep yalan dolan !!!



eski aşklar
Aslında bu yazıyı yazmam için bana ilham olan çıkış noktam,nişanlısını yanında getirmeden davetiye bastırmaya gelen genç delikanlı.Telefondaki konuşması sanki zulüm gördüğü bir insan ile idi.Sanki silah ile yaptırıyorlardı bu işi.Sanki cebren idi bazı şeyler.Kibar,saygılı konuşmak bir kenarda kalsın,neden orada olduğunu,niçin davetiye bastırdığı bilemez tavrındaydı.Farkında bile değildi ne yaptığının.Halbuki ne güzeldir parça ekmeği bile bir gün paylaşabileceğii bilmek,ne gurur vericidir başka ortamlarda birbirine arka çıkmak,ne tatlıdır ortak mutluluktan sonra sakin bir tebessüm,ve ne lezzetlidir sana hazırladığı yemekten sonra eline sağlık demenin hazzı.

Eski aşklar yorulmuş artık ağızlarda gezmekten,yenileri ise utanır ortalıkta gözükmeye.
Saf aşıklar kalmadı artık
Biz bilmezdik aslında ilk seni seviyorum dediğimizde eski aşkları yaşadığımızı,zaman ilerdikçe yenilendiğini düşündüğümüz , aslında çürüyen aşkın kangren görüntüsünü.Eskidenmiş sevdiğini incitmeden düşünmek,onu üzmeden cümlelerini seçmek,eskidenmiş aşkların diyalog hali,şimdi ise monolog.Eskidenmiş sevdiğimizle geçirdiğimiz dakikaların değeri,şimdi ise sosyal medya sayesinde tüm arzular susuz ve kurumuş bir kuyu gibi.Aşkın ,sevmenin,sevilmenin hassaslığını kaybettiği günümüzde ,geçici sözde aşklar hüküm sürer olmuş benliğimizde.Karşımızdakinin hakkına,benliğine saygımızı yitirdik.Onu sevmek için değilde,üzmek için,onu taltif etmek için değilde,gururunu kırmak için çaba sarfediyoruz sanki.Hemde bunların çoğu heyecanın yoğun yaşandığı,duyguların nirvana'ya ulaştığı dönemlerde.Aslında bilmiyoruz Yaradanın bize bahşettiği o narin hediyenin kıymetini.
Aşkı; bir davete giderken yanımız boş kalmasın'a , sevgililer gününde kendisine hediye alacak birinin alelacele olmasın'a,eşsiz girilemeyen yerlere girmek için maşa olarak kullanılan sevgiliye kadar ayaklar altına aldık,düşürdük.İsterdim aşklar okul önlerinde bekleyen sevgilinin saflığında olsun,isterdim aşklar onunla aynı sınıfta okumak için sınıfta kalabilme cesaretini korusun,isterdim ve isterdim onun gözlerine baktığında sonsuz bir yolculukta hissetmek.İsterdim tv de evlenme programına çıkan 70 yaşındaki dedelerde,ninelerde birazcık Leyla,birazcık Mecnun ruhu olsun.Birbirlerinin maaşlarını yemek için,birirlerinin evlerinde oturmak için yapılan utanç verici muhabbetler,gençlerin daha çok olduğu ülkemizde bizlere korku veriyor.Gelecek nesilin ne hale geleceğini tahmin etmek çokta zor olmuyor.




İslambol Tarih Oldu

Hayalini kurduğun "İslambol" sağ salim ayakta.Sakın gözün açık kalmasın,hepsi kimlikte "Müslüman" aslında.
Evet dediğimiz gibi,İstanbul'da," İslambol" du.Mehmet bunu için Fatih olmuştu.İman ile örmüştü şehrin her zerresini.Çarşısına,pazarına kazımıştı Yüce yaradanı.Amacı neydi peki.Bunları yapınca ne olacaktı ki? Sadece aşktı onun fetih sevdası.Aşkı yaratana kavuşabilmenin aşkı.O amacına ulaştı,aşkına vardı.Peki geriye ne kaldı.Her şey başlangıçta güzeldi,temizdi.İslam'ın saflığı sarmıştı kainatı.Ama tükendi.İnsanlar samimiyetini yitirdikçe,ecdadın yaktığı meşalenin nuru da tükendi! Yüzler,gönüller atının suretine ayna tuttu.Alimler soyunu unuttu,siyonistlere dansöz oldu.Bir kerecik kaldırıp başını bak.Nerede kaldı islam? Hani İslambol'un delileri.Hepsi mimariye esir.Camilerden ötesine geçemedi.

Darwinizm terörü beyinleri katletti,her bir sayfası zahiri alimleri yuttu.Artık sayfası kırışan kitap, "Kuran" değildi.Fatiha'ya muhtaç ölülerin mezarları,en temkinli eğlence beldeleri.Camiler ise sadece tarihimizin simgesi.Katledildi tüm iman! Katil de, maktul de aynı kişiydi.Her müslüman benliğini yitirdi.Bir zamanlar tefekkürün başlangıcı olan alem,şimdi fahişeliğin gerçek yurdu.Kocasının yanında örtüsünü açmaya utanan anaların torunları üç kuruş için soyundu.İşte ey Fatih ! Hayalini kurduğun islambol sağ salim ayakta.Sakın gözün açık kalmasın,hepsi kimlikte müslüman aslında :(

Çocuğumun Ruhsal Gelişimi

Çocuğun ruhsal gelişimi
                  Biz 90'lı yılların çocuklarıyız.Bizim zamanımızda anne-babalarımızdan ruhsal anlamda eğitim almadığımız ve buna göre yetiştirilmediğimiz için,bizler yüreğimizde yareler ile gelişigüzel bir şekilde büyüdük.Büyüklerimiz yüreklerimizde açtıkları yaraların farkında değillerdi.Çocuk olduğumuzdan derdimizi tam anlamıyla anlatamadığımızdan dolayı,çocuk yetiştirmeyi sabah,öğle,akşam karnını doyurmaktan ibaret olduğunu düşünüp,bu konuda çok iyi olduklarını söylüyorlardı.Tabiki onu dünyaya getirmekle anne,onu ihtiyaçlarını karşılamak ile baba olunmuyor.Bunlar elbette önemli ama,çocuğun duygu dünyasının mükemmel olması yolunda,ruhsal sağılığına dikkat edilmesi parelellik taşıması gerekiyor.

Anne ve babanın çocuk üzerindeki baskısı,sevgisizlik,ilgisizlik çocuğun hızlanmasına neden oluyor.Hızlı konuşan çocukları gördüğümde soruyorum,sonuç hep aynı çıkıyor.Bazen görüyorum,annesi; "çabuk acele et,hadi,hadi,hadi" diyerek çocuğun iki ayağını bir pabuca sokuyor.Çocuğun karar mekanizması ile oyucak gibi oynuyor.Çocuğun ritmi bozuluyor.Çocuğum ayakkabısını giyerken onu büyük bir sabırla,7 dakikada beklesem,bekliyorum.Onun o işi tam olarak duyumsayarak,algılayarak hissetmesini sağladığımı düşünüyorum.Yani çocuk yetiştirme birazda tahammül işi,sabır işi.


Çocuğunuzu aşırı tepki vermeyin

3 yaşındaki oğlumu yetiştirirken bu konuda çok dikkat ediyoruz.Bebeklik döneminde,annesinin sürekli yanında olması(çalışmaması) , bakımının (altı kirlendiğinde temizlenmesi, acıktığında emzirilmesi) zamanında yapılması,geceleri uyandığında ışık hızında hemen yanında olması,çocuğumuzun temel güven duygusunun oluşmasını sağladığını düşünüyorum.Bu güven duygusuyla,dış dünyayıda güvenli olarak algıladığını görüyoruz.Küçük yaşlarda,yani 4-5 yaşlarından önce anneden-babadan ayrı çocuk yuvalarına,kreşlere bırakılmış çocuklarda bu konuda sıkıntı olabilir.Bir arkadaşım,eşide çalıştığı için,1 yaşındaki oğlunu kreşe vermek zorunda kaldı.Şu an sorun yok gibi gözüküyor ama,anne kucağından,kokusundan ayrı bir şekilde büyümesini dikkatle izliyor olacağım.Bakalım çocuk kendi sınırlarını nasıl belirleyecek.Güven duygusu nasıl gelişecek.Pedagog Adem GÜNEŞ in de söylediği gibi "Çocuk 4 yaşında doğar" yani kesinlikle bu yaşa kadar annesinden ayrılmaması gerekiyor.Biz konuda doğru hareket ettik.Çünkü benim için çocuğumun matematik öğretmeni olamaması önemli değil.Belki ressam,belki sanatçı,belki tüccar, belki kuaför olacak ama,ruhundaki dinginlik ile insanlara faydalı olacak.Zorla çocuğun kafasından aşağıya matematik dökemezsin ama,sert-kızgın baktığımızda bile incilen çocuğumuzun ruhu ile bir oyun hamuru misali oynayabiliriz.Bu sebeple ruh gelişimi konusunda,çocuğun kendini önemli hissetmesini sağlamalıyız.
Allah herkesi ayrı fıtrat ile yaratmıştır.Çocuklarımızın ağız tadından,bir konuya yaptığı yoruma,merak ettiklerinden,sevdiği kokulara vs.. kadar saygı duymalıyız.