-->

Ne Düşündüğünüze dikkat edin !!!

     


              Evet,düşüncelerimize dikkat etmemiz gerekiyor,çünkü bir gün gelir,her ne düşünüyorsak gerçeğe dönüşebilir. Yaşamımızdaki tercihlerimiz bize aittir.Yani her neredeysek,hangi konumdaysak bütün bunlar kendimizin eseridir.Tek bir durum kontrolümüz dışındadır.Düşüncelerimiz.Ne düşünürsek düşünelim biz düşünürüz,başkası bizim yerimize düşünemez.Kimse bizden izinsiz bizim düşüncelerimizi değiştiremez.Mesela kafamda neye inanırsam,onu kendime yakın hissederiyorum.Onu sahipleniyorum.Düşüncelerim ne kadar keyifli ise,hayatımdan o kadar lezzet alıyorum.Beynim ne kadar allak-bullak ise , hayatım da bir o kadar karmaşa içinde oluyor.Hayatımın diğer yönlerinide etkiliyor.Düşüncelerim sanki ileride yaşayacaklarımın altyapısını oluşturuyor.Deneyimlerim,görmüşlüklerim,ileride neye yönleneceğimi gösteriyor aslında.Böyle hissediyorum.İçinde bulunduğum kötü olayların içinden çıkmak için ,olumsuz düşüncelerimden sıyrılmam gerekiyor diye düşünüyorum.Kafamdaki olumsuz düşünceler için,bir an önce harekete geçmem gerekiyor sanırım.Çünkü bu kötü durumlar,duygularımıda etkiliyor.Maliyetide çok ağır olabilir.Öyle hissediyorum.Aslında dibe vurmakla beraber,dipten aldığın kuvvet, bazen iyi sonuçlar verebiliyor ama neyse.Sanki bazen geceleri gördüğüm kabuslar da bununla ilgili olabilir.Ben yaşıyorum bazen.Gece yatarken türlü konular beynimde dolaşıyor.Sonra uykuya dalıyorum,sonrası malum.
Ne düşündüğümüze dikkat etmemiz lazım.Bizi yoran,kötüye sürüklediğini düşündüğümüz düşünceleri,kafamızdan atmamız gerekiyor.Şöylede söyleyebilirim sanırım,neyi ne zaman düşüneceğimizi programlamamız gerekir diye düşünüyorum.Buna parelel olarak,hayatımızın ihtiyaçlarını zamanında karşılamamız gerekiyor yani.

Bu zamana kadar hiç bir zaman evlilik yıldönümümüzü unutmadım.Her yıl bir sürpriz yapmışımdır eşime.Fakat bu aralar kafamda o kadar çok şey düşünüyorum ki;bu seneki evlilik yıldönümümüzü unutmuşum ve hiç bir hazırlık yapmadım.Ayrıca tüm bunların üstüne, bir arkadaşıma ziyarete gitmek için eşime bilgi verdiğimde ,gerçeği öğrenirken ki hissiyatımı herhalde tahmin edebilirsiniz. :)  Yani böyle ağır sonuçlar olabiliyor.Eğer,düşüncelerim çok fazla,ayarsız bir şekilde beynimi meşgul etmeseydi,eşim ile güzel manzaralı bir restoran'da duygulu bir akşam yemeği yiyebilirdim... 


Durmayın Dua edin,Sürekli İsteyin





Beni hayatımda çok etkileyen olaylardan birtanesini sizine paylaşmak istiyorum.Oğlumun isminin çok ilginç bir verilme hikayesi var.Tabii herkes gibi oğlumuz doğmadan isim arayışındaydık.Herkesin bir fikri oluyor.Her yerden birşeyler duyuyoruz.Bir isim bulduk diyoruz.Bir yakınımızın veya arkadaşmızın çocuğunun ismi çıkıyor.Başkası bir isim buluyor.Biz beğenmiyoruz.Tabii internetten de araştırmalarımız devam ediyor.Bu hengame arasında bir gün dedim ki;"Allah'ım işin içinden çıkamıyoruz.Bana ,çocuğuma vermek için senin uygun gördüğün bir isim tavsiye et.". O akşam yattım ve sabah kalktığımızda oğlumuza vermek için isim hazırdı.Sabah hemen eşimle paylaştım.O kadar yürekten dua etmişim ki,Yaradan hemen duamı kabul etti.



Dua edin.Sonsuz himmeti olan Yüce yaradan'dan isteyin.Onun hikmeti çok geniş.Herşey isteyin.Yürekten istediğiniz zaman kabul olmayacağını zannetmiyorum.Israr edin,olmasını istediğiniz birşey için gece kalkın dua edin.ALLAH bizim kalplerinizi biliyor,dolayısyla samimiyetimizide biliyor.He bu arada oğlumun adı Yuşa...

Yaratıcı'ya En Büyük Saygı "Sabır "

         



 Ancak iman edip,ameli salih işleyenler,hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadırlar.
                                                                                                                                           (Asr, 3)

      Kulluğa en çok yakışan kelime! Yaratılanın,Yaratıcı'sına en büyük saygısı...Her şey "Sen" dendir deyip susması.Büyük bir baş eğiş ve büyük bir isyan.Allah'a itaat eden başın,nefs'e kalkması...Buradan anlaşılıyor ki;Sabr'ada sabır gerekiyordu.Bu o kadar da kolay değildi.Basit değildi sabretmek.Dil lal olmalıydı.Şikayet yoktu bu oyunda.Çıkarsız,samimi birliktelikler.Kim kime sabredecekti muamma!!! Kulun isyanıda vardı sonuçta.Bunu engellemek düşmüştü iman'ın başına.Evet;İman gerekti bu savaşta.Hiç sarsılmayan,ayakta duran.Taklidi değil,tahkiki olan.Nihayetinde bunu yapacak olan bir Adem'di.Gerek melek'ten üstün,gerekse iblis'ten aşağıda.Çok denedi sabretmeyi.Öncelerinde tam olarak bilemedi.Artık "başarıyorum" derken tekrar tökezledi.
İblis'in işi yok...
Düşmanına yanaşmaktan başka.Ve iblis! Görevini en ihya edendi aslında.Kul masumdu.Göremiyordu cennet'ine uzanan eli.İmtihanlarla dolu dünyasında sabır gerekti.Mecburiyet yoktu asla.Herşey ALLAH için olmalıydı.
Düşündü...Bunu yapmak gözünde bir hayli büyüdü.Oysa bu zamana kadar sabrediyorum dediği herşey mecburiyetten değilmiydi?

Ufak bir imkanı olsa en küçük imtihanında kaçıp gidecekti.Sabreden kişi kaçmayı nasıl düşünebilirdi? Tüm renkleri görmeliydi.Artık sıra "Nefs" mücadelesine gelmişti.Ayetlerin sıcaklığı enjekte oldu damarlarına.ALLAH sabredenler ile beraberdi.Artık Adem büyük bir yarışın içindeydi.Ey iman edenler.Sabredin.İman ediyorsa sabretmeliydi.

Birdenbire fark etti.Önce imanına bir tedavi gerekti.Sabır ise ona en güzel estetikti.Şeytan için zifiri karanlık,Melek için ise en berrak beyazlığın ortasındaydı.Sabrı,ufak bir soru karmaşasından öğrenmişti.Mecburiyetten mi yoksa ,gerçekten sabırmıydı onunkisi?
Birde tefekkür etse neler bilecekti? Aslolanı nihayet öğrendi.Artık dilinde tek dua vardı...

Sabır için sadece " sabır" ver ya Rabbi...

Günlük Hayatta "Tost Yöntemi" Çok Etkili

     
       
 Elbette peynirli,sucuklu veya çift kaşarlı tosttan bahsetmiyorum :) İnsan ilişkilerinde çok etkili bir yöntem anlatmaya çalışacağım sizlere.
İnsanoğlu olarak 3 günlük dünyada aslında birbirimizi kırmadan işleri yürütmek pekala mümkün.İşyerimizde arkadaşlarımız ile sorunsuz bir şekilde mesaimizi tamamlamak.Evimizde annemiz ile "o pantolonum nerede" konusunu tartışmadan bitirmek,babamız "bu saate kadar nerdesin" diye sorduğunda,konuşmamızı evi terkederek sonlandırmamak.Maçlarda,empati yaparak hakemi anlayış ile karşılayan futbolcu olmak,sokakta üstümüze çamur sıçratan arabanın şoförü ile tartışmadan olayı tatlıya bağlamak,siparişimizi yanlış getiren tedarikçiyi telefonda fırçalamamak vs...Örnekleri çoğaltabiliriz.Günlük hayatta yaşadığımız buna benzer bir çok olay var.Elbette hayat bembeyaz bir kağıt değil.Dört dörtlük hayat nerede derseniz orası cennet.Gün içinde stresli olabiliyoruz.Yaptığımız anlayışla karşılamadığımız bir çok görüşmeden sonra,verdiğimiz geri bildirim,aslında durumun nasıl sonuçlanacağını bir nevi belli eder gibi.Düşünün ki acı biberi çok seviyorsunuz,fakat onu,öylece ağzınıza atmak biraz canınızı yakabilir değilmi? Ama küçük bir ekmek parçasının arasında yemek acının etkisini azaltır.İşte insan psikolojiside böyledir.Acı köfteyi katıksız bir şekilde yedirmemek lazım karşımızdakine.Yani istediğimiz mesajı,karşımızdakini incitmeden de çok kolay bir şekilde verebiliriz.

Örnek: Patronun verdiği bir görevi,personeli bir şekilde yapar getirir.İstediği gibi olmayan işi patron,"beğenmedim" deyip personeli gönderebilir.Ama hiç bir şekilde o kişiden bir daha %100 performans alamaz.Birde şöyle yapabilir.Sanırım en güzeli bu."Hımm,evet bir hayli vaktini ayırmışsın."(alt ekmeği hazırladı) "Şu çizgiler sanki şu şekilde olsa,bunu buraya alsan,sanırım daha güzel olabilir" (araya köfteyi koydu) "Daha güzel yapacağına inanıyorum" (üst ekmeğide koydu) dedi ve personel yanından moralli ve işi anlamış bir şekilde ayrıldı.Veya eşinizin tüm hevesiyle size aldığı gömleği beğenmemiş olabilirsiniz.Bu çok normal."Çok teşekkür ederim gömlek almışsın" - "kalın kareli giymediğimi sanırım unutmuşsun :)" Herhalde sen bunu sevdin,İstersen ben değiştirebilirim" gibi tatlı bir şekilde acı köfteyi yedirdik ve onu kırmadan istemediğimiz gömleği yenisyle değiştirmeyi başarabildik.

Evde eşimize,iş yerinde patronumuza,arkadaşımıza,çocuğumuza vs...herkese geçerli bir yöntem.Biraz anlayışlı olalım.Bakın deneyin,pişman olmazsınız.Olumlu sonuçlarını aldığınızı göreceksiniz.

Neden Beyin Göçü ???





Geçenlerde Televizyonda yayınlanan AYNA programı KANADA'daydı.Toronto Üniversitesini ziyaret ettiler.Türkiye'den giden,orada okuyan bir kaç öğrenci ile konuşurken,orada bazı şeyler dikkatimi çekti.İçim burkuldu,bu ülkede yaşayan,bu ülkede hizmet veren,bu ülkede çocuk yetiştiren biri olarak,yurdumuzda neden beyin göçü yaşanıyor,neden elimizdeki kıymetlerin değerini bilemiyoruz,neden çok büyük icatlar ülkemizden çıkmıyor düşüncelerini bir kez daha aklımdan geçirdim.


3. sınıftaki genç Semih'e neden buradasın diye sorulduğunda;Türkiye'deki eğitim sistemine güvenmediğini,mümkünse öğrencilerin liseye başlamadan KANADA'ya gelmelerini söylerken kaygılarını belirtiyordu ve 1.kurşunu yolluyordu taa uzaklardan.Bir diğer öğrenci Emir ,öğrencilerin stres altında girip ÖSS komedisiyle yüzleşmeden buraya gelmelerini tavsiye ederken,sanki daha henüz yapılan  YGS sınavından önce kalbi sınav stresine dayanamayıp ,yaşamını yitiren, ve o kadar hazırlandığı sınava giremeyen,Samsun'lu genç kız öğrenci Damla ORHAN'ın hikayesini hisseder gibiydi.Diğer öğrencilerden beyaz eşarplı Yasemin ise son kurşun'u göndermişti.Yasemin,burada yakaladığı en büyük avantajlardan birtanesinin dini inancına saygı duyulması olduğunu söyledi.Hiç zorlanmadığını,dini vecibelerini de yerine getirebildiğini,öğretmenlerinin çok duyarlı olduğunu söyledi.

Ne kadar üzüntü verici.Bu ülkenin çocuğu (tabii haklı olarak) yabancı diyarlarda,ülkesine güvensizliğini,umutsuzluğunu,kendi ülkesinin olumsuzluklarını dillendiriyorlar.Bizde de ya sınav soruları çalınır,ya arkadaşı sınava girecek sevgilisinin ,kendisi gibi 2 senelik okuyup kendisi ile ayrılmamasını düşünerek sınav kağıdını saklar,arkadaşını sınava girmesini engeller.Garip,garip ülkemize özgü durumlar yüzünden insanlar kaçıyor.Bizim üniversitelerimizde başörtü sorunu varken,İsviçre'de iki türk kızı başörtü davasını kazanıyor.Ne diyeyim; biz daha böyle çok değerler kaybederiz.Şapkamızı önümüze alıp düşünme vakti gelmedi mi?